Niyazi Zorlu, dem ile, Sehirici Öykülerin ardindan kente baska bir siddet anlatimiyla geri dönüyor. Sehirici Öyküleri, gözlemcilikten türeyen dramatik kurgusuyla okuru kusatan bir kitapti. Kentin yoksul mahallerinde yok sayilanlarin endiselerini, sikintilarini, korkularini ve öfkelerini carpici bir bicimde yansitan öykülerle doluydu. demde ise disarida kalmanin ürkütücülügü ile iceride olmanin korkusu arasindaki gerilim kendini her satirda hissettiriyor. Rüzgar, gece, ara sokaklar, basibos gölgeler, kabuslar, isitilmedik sözcükler bu kisa ama yogun kitabin sayfalarinda Hergeleler gibi at kosturuyor. Siddetin, hem sakli hem aleni hallerinin yogun olarak islendigi dem, ayni zamanda anlati ile öykünün ic ice gectigi bicimler arasi bir kurmaca. Niyazi Zorlu, takintilarla korkuyu, yabancilikla psikolojik gerilimi, askin durmadan bicim degistiren hallerini bir arada tutan öyküleriyle kiskirtmaya devam ediyor. Sesi duyar duymaz basimi kapiya dogru cevirdim ve size Siz de duydunuz mu diye ürpertiyle sordum. Sssst Seni seviyorum. Biliyorsun, bu zamanda kimse kimseye kolay kolay söylemez bunu Ben senin yanik tenini, acik alnini, o kara kaslarini, kara gözlerini; hasili, o koc durusunu seviyorum. Seni sertlikten sevecenlige yuvarlayan sesini ve gülüsünü, seviyorum. Sirtimi sana dayiyorum. Tipki sana benziyorum, tipki ikizin. Görenler bizi baba-ogul, agabeyi-kardes saniyor. Konusmalarimiz cok satmayan ama oldukca itibarli bir kitabi cok andiriyor.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.