Arat insani olana itiraz etmiyor, ama sorun insani olanda dügümlenmiyor mu Sorun, cocugu cocuk, kocayi koca, tehlikeyi tehlike, akli akil, utanci utanc, vicdani vicdan olmaktan cikaran dürtünün ta kendisinde. Diyarbakir Amida gibi bir kadini cikariyor, Arat da gelip kadinin kalbini caliyor... Tuhaf bir durum, diye düsünüyor, su anda Cenevrede Leman Gölünün cevresindeki parklardan birinde ya da Pragda, Karel Köprüsünde olmaliydim. Neresi olursa olsun, ama Diyarbakirda ve Amidayla degil. Deli cesaretine sahip olacak kadar genc degil, cahil cesareti icinse artik cok gec. Usta öykücümüz Özcan Karabuluttan bu kez bir roman. Karabulut, siyasal yasamini, muhalif kimligini öykülerine yansitarak kendine bir politik edebiyat alani acmisti. Amida, Eger Sana Gelemezsem, bu cizgiyi sürdüren bir roman. Romanin kahramani Arat, cocuk iscilerle ilgili bir calisma icin Diyarbakira gider. Orada tanistigi ve etkilendigi bir kadina bir zamanlar kente hükümdarlik etmis Amidanin adiyla seslenir... Yasak ask, kimlik ve aidiyet sorunu, kent yasaminin gizemi, siyasal catismalar arasinda Arati zor günler beklemektedir. Bugün Türkiyede catisan her kesime seslenen ve hicbirini memnun etmeyecegi daha ilk satirlarinda ortaya cikan can yakici bir roman bu; tartisma yaratacak bir yapit. Kitaptan Kisa Bir Alinti Baska seyler yaparak da zincirlerimi kirdim. Neyse, adimi borclu oldugum Amidayi anlatir misin bana Bir zamanlar bu kenti bir kadin hükümdar yönetiyormus. Kadin hükümdar Yunus Peygamberle tanismis, Müslüman olmus... Efsaneyi dinlerken yüzü isildiyor kadinin, gözlerini kapayip aciyor, Dicleye, Hevsel Bahcelerine bakiyor uzun uzun. Arzu dalgasi dipten yüzeye vuruyor yine. Dilsaya dokunmak istiyor, bu arzusunu güclükle bastirip anlatmaya devam ediyor Kalenin tamamlandigini gören Yunus Peygamber, kalaniz mamur olsun, gönlünüz sürur olsun, der Amidaya. O günden sonra kentin adi Kadin Kenti anlamina gelen Diyar-i Bikr olur. Bir sigara yakiyor, Efsanenin beni büyüleyen yanlarindan biri de Diyarbakirin kadin kenti olmasi, diyor. Karsima sen cikinca buna inandim. Bu kentin adini Amida olarak anmak istiyorum. Senin adinla. Amida adini sevdim. Bana Amida diye seslenebilirsin. Bir adim atip Arata yaklasiyor, Biliyor musun, diye devam ediyor, sanki buraya cocuk isciler icin degil de, benim icin geldigine inanmaya basliyorum. Sen farklisin. Bende farkli duygular uyandiriyorsun. Kendimi sana anlatmak, sirlarimi seninle paylasmak istiyorum. Amidasina kavusmus Arat; hayalini kurdugu Amidayla surlarda yürüyüp bu konusmayi yapiyor olmalarina inanamiyor. Diyarbakirin surlarina yeni bir sir eklendigini ve baska sirlarin da sirasini bekledigini geciriyor kafasindan. Sir ve Sur. Yazabilirse romani icin iyi bir ad olabilir, ama karar vermek icin henüz erken. Ne düsünüyorum, biliyor musun diyor, Amidaya dokunma arzusunun sesine yansidigini hissediyor. Farkli dünyalarin insanlarini bulusturmada askin üstüne yok galiba. Yeter ki karsilas, rastlanti seni en olmayacak kisiye götürebiliyor. Gülümseyerek Amidaya bakiyor, eger ask böyle bir seyse gercekten, Dilsayi pekala devletin adamina da götürebilirdi, diye düsünüyor. Bu düsüncesini Amidaya söylemek istiyor. Pek cogu gibi bu da düsünce olarak kaliyor, sözcükler agzindan cikmiyor.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.