Ülgen programina uymasi gerektigi icin o gece evde calismaya devam etti. Ruhuna cok uygun bir sekilde; yavas yavas, belli bir ölcü icinde, sakince delirmekte oldugunun farkinda degildi. Kaybetmeye daha isminden baslamis, hayatta hicbir basarisi olmayan basit bir memur, ondan geri kalmayan bir fotografci ve ikisini birden parmaginda oynatan fettan bir kadin... Apartmandan cikarken cöpte cicegini gördü. Arabesk bir sarki geldi aklina. Ama ic sesi dahi kötü oldugundan söylemedi sarkiyi. Sehrin en düz semtlerinde, cok tirt insanlar arasinda yasanan bir öykü... Dayanilmayacak kadar komik ve okuyanin icini acitacak kadar trajik... Böyle bir hikayenin Türkiyede gecebilecegi tek sehir ise elbette Ankaradir. Ankaranin resmi rengi gridir. Bu griligin kaynagi devlet dairelerinin floresan isiginin memurlardan kirilarak Sihhiye Meydanina yayilmasidir. Sonra bu bölgesel yayilma gri güvercinler tarafindan tüm sehre bulastirilmaktadir. Basar Öztürk ilk romaninda okuru birbiriyle mümkün olan en uygunsuz sekilde kesisen hayatlara yakindan bakmaya davet ediyor. Aileden, asktan, arkadasliktan ve tekdüzelikten tiksinmek istiyorsaniz dogru yerdesiniz. Kemerlerinizi cözün ve buldugunuz ilk kanepeye les gibi serilin Amcalar mantikli davranisin orta sahadaki dinamosudurlar. Kavgaya dayilar gibi levye ile kosmazlar, önce kahveye gidip karsi taraftan güclü olup olmayacaklarini tartarlar. Bu nedenle literatürde gereksiz dayilanma tanimi kendine yer bulmusken, gereksiz amcalanma tanimi yer almamaktadir. Ülgen, Nihat, Haldun, Ayca, Rasim, Hikmet ve Necla... Karsinizda milenyumun tutunamayanlari
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.