Bir baobab agacinin gövdesinden her seferinde yeniden dogarak, kendimle dopdolu, duruyorum. Günes gölgemi tanimliyor. Rüzgar beni giydiriyor. Havaya isaret ediyorum ve diyorum ki hava beni yasat Baobab Agacina Yolculuk tuhaf kitaplardan, tipki Yeraltindan Notlar, Dönüsüm, Aclik gibi Onlar gibi kisa, onlar gibi benzersiz, onlar gibi topluma ayak uyduramayan, ama her sartta erki reddeden gücsüz bir karakterin dokunakli varolus mücadelesini anlatiyor. Kitabin kadin anlaticisi, Afrikanin iclerine yol alan bir sefer sirasinda, bir kaza sonucu tek basina kalir. Vahsetin dur durak bilmedigi bu dünyada careyi ormanin derinlerine cekilmekte bulan -eski- köle kadin, dev bir baobab agacinin kovuguna siginarak hayata tutunur. Zaman icinde bir yandan korkunc gecmisiyle hesaplasirken bakir doganin gücüyle arinarak kisiligini, cinsel kimligini, agacini, hayvanlari ve dünyayi yeniden tanir. Ya da dünyayla tanisir demeli; kendisinin dile getirdigi gibi, kaziyip acmadan, desmeden, ifsa etmeden, sonuc cikarmadan... Müdahale etmeden, didiklemeden; edilgence ve saygiyla... Nobelli yazar J. M. Coetzeenin Ingilizceye cevirmesiyle baska bircok dile cevrilen ve tiyatroya uyarlanan Wilma Stockenströmün bu olaganüstü romani, insanin dogadaki yeri, dogaya dönüs, eko-feminizm gibi güncel temalari isleyen carpici bir yeniden dogus öyküsü. Ancak her seyden önce insanoglunun yikiciligina, gücü elinde tutanlarin acimasizligina karsi sessiz ama derinlere isleyen bir baskaldiri cigligi olarak okunmali.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.