11,99 €
inkl. MwSt.

Versandfertig in über 4 Wochen
  • Broschiertes Buch

Sevdigimiz zaman, ask o kadar büyüktür ki bir bütün olarak icimize sigmaz; sevdigimiz insana dogru yayilir, onda kendisini durduran, baslangic noktasina geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur; iste karsimizdakinin hisleri dedigimiz sey, kendi sevgimizin carpip geri dönüsüdür; bizi gidisten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse, kendimizden ciktigini farketmeyisimizdir. 1919da Goncourt ödülünü alan Cicek Acmis Genc Kizlarin Gölgesinde, Proustun bilincdisi kekinden ufak bir dilim. Tadimlik Heyhat O ilk matine, büyük bir hayal kirikligiydi. Babam, Komisyona giderken büyükannemle beni…mehr

Produktbeschreibung
Sevdigimiz zaman, ask o kadar büyüktür ki bir bütün olarak icimize sigmaz; sevdigimiz insana dogru yayilir, onda kendisini durduran, baslangic noktasina geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur; iste karsimizdakinin hisleri dedigimiz sey, kendi sevgimizin carpip geri dönüsüdür; bizi gidisten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse, kendimizden ciktigini farketmeyisimizdir. 1919da Goncourt ödülünü alan Cicek Acmis Genc Kizlarin Gölgesinde, Proustun bilincdisi kekinden ufak bir dilim. Tadimlik Heyhat O ilk matine, büyük bir hayal kirikligiydi. Babam, Komisyona giderken büyükannemle beni de tiyatroya birakmayi teklif etti. Evden ayrilirken anneme, Aksam güzel bir yemek olsun; de Norpoisyi getirecegimi hatirliyorsun, degil mi dedi. Annem unutmamisti. Francoise bir gün öncesinden beri yaraticiligin heyecaniyla yerinde duramiyordu; gercekten yetenekli oldugu mutfak sanatina kendini vermek onu mutlu ediyordu; yeni bir misafirin gelecegini ögrenince zaten heveslenmisti; sadece kendisince bilinen yöntemlerle jöleli dana yapmasi gerekecegini biliyordu. Eserinin imalatinda kullanilacak malzemenin esas degerine büyük önem verdiginden, bizzat Hallese gidip en güzel fileto, incik, dana pacasi parcalarini seciyordu; tipki Michelangelonun sekiz ayini Carrara daglarinda, II. Juliusun aniti icin en mükemmel mermer bloklarini secmekle gecirdigi gibi. Francoise bu gidis gelislerinde o kadar atesli bir caba harciyordu ki, alev alev yüzünü gören annem, yasli hizmetkarimizin, Medici Sapeli mimarinin Pietrasanta tas ocaklarinda hastalandigi gibi, sürmenaja ugramasindan korkuyordu. Francoise bir gün öncesinden, ekmek iciyle kaplanmis, pembe mermere benzeyen, kendi deyisiyle Növ York jambonunu, ekmek firinina gönderip pisirtmisti. Lisani oldugundan daha yoksul zannettigi, kendi kulagina da pek güvenmedigi icin, herhalde York jambonu adini ilk duydugunda - bir kelime hazinesinde hem York, hem de New York kelimelerinin bulunmasinin inanilamayacak bir bolluk oldugunu düsünerek - yanlis duyduguna, aslinda önceden bildigi ismin söylendigine kanaat getirmisti. O zamandan beri de, York kelimesinin önüne, kulaginda veya bir etikette okuduysa gözünde, onun Növ diye telaffuz ettigi New gelirdi. Ve bütün iyi niyetiyle bulasikci kiza derdi ki Gidip Olidadan jambon alin bana. Hanimefendi tembih etti, Növ York jambonu olacak.