Halic Köprüsüne dogru yürüdüm. Erkekler eskiden oldugu gibi sokakta yine apis aralarini kasiyorlardi. Köprünün yanindaki vapurlar güneste parildiyordu. Halic Köprüsünün üzerinde yürüyen insanlarin uzun gölgeleri her iki yandan vapurlarin üstüne düsüyor ve beyaz gövdeleri boyunca ilerliyordu. Bazen bir sokak köpeginin ya da bir esegin gölgesi de oralara vuruyordu, beyaz üzerine siyah. Emine Sevgi Özdamar, Almanya ile Türkiye arasinda salinarak ve kültürlerin kendi ucurumlarinda mekik dokuyarak dünyanin en uzun köprüsünü insa ediyor; Halicli Köprü. Celiskileri, benzerlikleri, bosluklari, dalgalanmalari anlatiyor. Istanbul ile Hakkariyi, wonaym ile fabrikayi, Sinematek ile Isci Partisini birbirine bagliyor ve imgelerle dolu siirsel dilini, sokagin yalinligiyla birlestirerek bizi yolculuguna ortak ediyor. Sanati, siyaseti, sömürüyü, gencleri, iscileri, hatipleri, altmisli yillari köprüsünde resmediyor. Alamancilarla devrimcilerle birlikte ilerlerken askin, esitligin, özlemin anlamlarini cogaltmak icin cabaliyor. Sürekli sallanan bir köprüde, ayakta kalmaya calisarak... Onun hikayeleri, annelerinin cocuklara anlattiklarinin tam tersi. Ancak annelerin bas etmek zorunda olduklari seyler bunlar. John Berger
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.