14,99 €
inkl. MwSt.

Versandfertig in über 4 Wochen
  • Broschiertes Buch

Sevince Bayrak ve Oral Göktasin, Venedik Mimarlik Bienali Türkiye Pavyonu projeleri kapsaminda hazirlanan Hayalet Hikayeleri Mimarligin Cuval Teorisi adli kitabi, Istanbul Kültür Sanat Vakfi IKSV ve YEM Yayin isbirligiyle yayimlandi. 20 Mayis26 Kasim 2023 tarihleri arasinda düzenlenen Venedik Bienali 18. Uluslararasi Mimarlik Sergisinde yer alan ve koordinasyonunu IKSVnin üstlendigi Türkiye Pavyonunun küratörleri Sevince Bayrak ve Oral Göktas, Hayalet Hikayeleri Mimarligin Cuval Teorisinde, mimarligin odagini atil yapilarin yeniden kullanimina dogru kaydirarak mimarliga taze bir bakis acisi…mehr

Produktbeschreibung
Sevince Bayrak ve Oral Göktasin, Venedik Mimarlik Bienali Türkiye Pavyonu projeleri kapsaminda hazirlanan Hayalet Hikayeleri Mimarligin Cuval Teorisi adli kitabi, Istanbul Kültür Sanat Vakfi IKSV ve YEM Yayin isbirligiyle yayimlandi. 20 Mayis26 Kasim 2023 tarihleri arasinda düzenlenen Venedik Bienali 18. Uluslararasi Mimarlik Sergisinde yer alan ve koordinasyonunu IKSVnin üstlendigi Türkiye Pavyonunun küratörleri Sevince Bayrak ve Oral Göktas, Hayalet Hikayeleri Mimarligin Cuval Teorisinde, mimarligin odagini atil yapilarin yeniden kullanimina dogru kaydirarak mimarliga taze bir bakis acisi getiriyor. Sevince Bayrak ve Oral Göktas okuyuculari, Farkli islevlere sahip atil yapilar yikilmak yerine, Sgelecegin laboratuvari olmak üzere dönüstürülebilir mi Yeni bir mimarlik anlayisi, yapilarin, insanlari bir arada tutan konteynerler olarak görülmesini saglayabilir mi Mimarlik, atil yapilarin hikayelerine kulak verebilir mi gibi sorular üzerinde düsünmeye davet ediyor. Biz mimarlar, güzellik ve islevsellige dair kaliplarimizdan vazgecmeyi kabullenebilecek miyiz Mevcut yapilari yikip yenilerini tasarlamaktansa var olanla birlesebilecek tasarimlar yapmaya hazir miyiz diye soran Bayrak ve Göktasin, projeye iliskin görüsleri söyle özetlenebilir ..... Elizabeth Fisher, 1979 yilinda Evrimin Cuval Teorisini yazdiginda, insanliga ait ilk arac gereclerden birinin av aletleri degil de bir cuval olabilecegini söylemisti. Ilk insanlarin bitki bazli beslendigi dönemlerde, öncelikle ihtiyac duyduklari nesne topladiklari yiyecekleri koymak icin bir sepet, kap ya da cuval olmaliydi. Ancak bir magaranin duvarina cizmek icin, mizragiyla mamut avlayan bir adam, cuvalla yiyecek tasiyanlardan cok daha cekici bir sahneydi. Fisherin teorisi, sadece insanligin hikayesini baska bir perspektiften yeniden anlatmakla kalmaz, kültürel üretimle ilgili, kendinden sonra gelecek teorilerin de önünü acar. Ister kurgu icin ister mimarlik icin yazilmis olsun cuval teorileri, magara duvarlarindan modern kentlere, bize miras kalan tüm imgeleri sorgulamayi ve bu imgelerin degisimine hazir olmayi gerektirir. Bu imgelerin degismesiyle yapma bicimlerimiz de degisecektir... Ursula K. Le Guin, Fisherin teorisini kurguya uyarlar ve kahraman olmayan siradan karakterlerin, hayati bütün inis cikislariyla yasadigi sürükleyici hikayeler anlatmayi basarir. Teoriyi Le Guinin getirdigi noktadan alip icinde bulundugumuz krizler caginda temelden bir degisime ihtiyac duyan mimarliga uyarladigimizda ise karsimiza su soru cikar Mimarlar olarak, miras edindigimiz imgeleri yeniden düsünmeye, güzellik ve islevsellikle ilgili katilasmis algilarimizda köklü bir degisime hazir miyiz Bu dönüsüme Kahraman yapilar yerine, kiyida kösede kalmis, terk edilmis yapilarin öykülerini dinleyerek baslasak nasil olurdu Cuval teorisini mimarliga uyarlamak, bizi tutan, koruyan, iyi hissettiren mekanlara temelde neden ihtiyacimiz oldugunu ve onlari nasil insa ettigimizi hatirlatir. Mimarligin Cuval Teorisi, mevcut olani anlamak ve dönüstürmekle ilgilidir. Sahnede yer alan, insan ya da insan olmayan, maddesel ya da soyut her sey bu teoriye konu olabilir... ..... Bir bina yapmaya baslamak icin gerekli ilk eylemler kazmak, hafriyat yapmak ya da bosaltmak degil de dinlemek, eslik etmek, doldurmak, birlesmek, konusmak ve mevcuttan ögrenmek olsaydi nasil olurdu Yapinin kendisi, yeni temelleri ve hikayeleri icine alacak bir cuval olabilir mi Tam da gercek macera baslayacakken dügün sahnesiyle sona eren filmler gibi, yapilarin hikayesi de genellikle insaat bittiginde, insanlar icine yerlesmeden önce sona erer. Binalarin mimari özelliklerini anlatan fotograflarin cogu zaman insansiz olmasi bir tesadüf degildir. Son yillarda, binalarin kullanilmaya basladiktan sonraki yasamlarini konu edinen arastirmalar artsa da yeni bitmis binalar ve onlarin insansiz hikayeleri anaakim tasarim medyasinda halen daha cok yer buluyor. Insan olsun olmasin, sahnede tasarimin parcasi olmayan herhangi bir nesnenin, izleyicinin dikkatini dagittigi düsünülür. Halbuki bu hayatin bir parcasidir. Tasarladigimiz binalarda yasam, biz mimarlar sahneyi terk ettikten sonra, insanlar binaya yerlestiginde baslar. Son olarak, tipki mimarlik sözcügünün kökenindeki canlandirma eylemi gibi, mevcut yapilarla icten bir iliskiyi canlandirmayi ögrenmek elbette zaman alacaktir. Colominanin dedigi gibi, ögrenmek tamamen evrimle ilgilidir, bir baska deyisle, dönüsen ama bugünden ve gecmisten tamamen kopmayan mutasyonlarin olusturdugu gen havuzuyla baglantilidir. Teorimiz martilarin yüzdügü terk edilmis bir yüzme havuzundan dogdu. Hayaletlerle diyalogumuzun basladigi yer burasi. Bu diyaloglar sadece bir havuzun dönüsümüne ilham vermekle kalmadi, ayni zamanda yeni bir mimarlik teorisi kurmamizin önünü acti. Havuz, kendimizi kahramanlik hikayesinden cekip cikarmak ve tipki magara duvarlarina islenenler gibi, miras edindigimiz imgeleri dönüstürmek icin bir baslangic oldu. Havuz, Mimarligin Cuval Teorisinin yanit aradigi su soruyu ortaya cikardi Neden güzel ya da islevsel olmayan bir binayi yikmamaliyiz Yanit, sorudaki Sgüzel ve Sislevseli, Sanlamli ve Szengin kaynakliyla degistirince ortaya cikiyor. Herhangi bir bina, kaliplasmis varsayimlarimizi geride birakip kendisiyle diyaloga girdigimizde, anlamli bir kaynaga dönüsebilir. Suyunu bosalttigimizda bos bir kaba dönüsen havuzu yikmak yerine dönüstürdük. Gecmisten kalan mavi mozaiklerini, alüminyum sari cati örtüsünü mimari bir üslubun göstergeleri olarak degil ancak bu mekanin bir zamanlar havuz oldugu bilgisini verebilmek icin koruduk. Bu ayni zamanda, kamusal bir alan olarak tasarlanmis olmasina ragmen, kampüsün bir zamanlar belediye baskanlarinin özel mülkü olarak kullanildigina dair hikayeyi de aciga cikariyor. Yeni tasarim, hikayenin kaybolmadan gelecek nesillere aktarilmasina araci olabilir. Sadece suyla dolu oldugunda cekici görünen bir yüzme havuzu gibi, kamusal bir havuzun da dönüsüm fikrini gerceklestirebilmek icin insanlarla dolmaya ihtiyaci var. Bir zamanlar suyu tutan kap, simdi insanlari icine aliyor, bir arada tutuyor. Mimarligin Cuval Teorisi, terk edilmis bir yüzme havuzunun, kamusal bir dinleme ve paylasma havuzuna dönüstürülmesinden türetildi. Insanlari icine alan bina, gücü temsil eden binadan cok daha önce vardi. Yayin Yönetmenligini Erim Serifoglunun üstlendigi kitabin grafik tasarimini Esen Karol yapti.