Sermet Muhtar Alus, yazdigi bini askin yaziyla okurlarina hep bir sehrin, genellikle de 19. yüzyil sonlariyla 20. yüzyil baslari arasindaki döneminin hayatini anlatmis bir yazardir; sik kullandigi tabirle eski Istanbulun yazari. Önce Mesrutiyet, sonra da Cumhuriyeti sadece birer rejim degisikligi gibi degil, toplum hayatindaki büyük dönüsümler olarak yasamis birkac kusaktan okura, cok da eski olmayan eskilerin hosluk ve acayipliklerini anlatarak ekmegini kazanmis bir yazar. Cogu ilk defa kitaplasan bu yazilarinda Alusun son derece eglenceli kilavuzluguyla turumuza önce Istanbulun lokanta, meyhane, mesire yeri, börekci gibi mekanlarini ziyaret ederek basliyoruz. Müslümanlarin iftar ve bayram sofralarina, Hiristiyanlarin panayirlarina ugradiktan sonra sokaktan insan hikayelerini dinliyoruz. Et ve balik yemeklerinin ardindan bostanlara, meyve bahcelerine dalip maruldan pirasaya, üzümden portakala onlarca sebze ile meyvenin birbirinden hos ayrintilarla dolu monografilerini okuyoruz. Istanbulun bu bostanlar ve bahceler sayesinde enikonu kendine yeten bir sehir oldugunu da görüyoruz icimiz sizlayarak. Karakulaktan Hamidiyeye sehrin sulari etrafinda olusan mesire kültürünü ballandira ballandira anlatan bu hünerli hikaye anlaticisi esliginde tatlilar ve kuruyemisleri de tattiktan sonra Istanbulun gecmis günlerinde raki, sarap, bira, cay, kahve ve nargile gibi mükeyyifatin keyfini cikararak turumuzu sonlandiriyoruz. Alusun dilinin zenginligine, olaganüstü kulak hafizasina, hemen her kesimin gündelik konusma ve düsünme tarzlarini inanilmaz bir detaycilikla hatirlayip muzip mizah duygusuyla aktarabilmesine duydugumuz hayranlik kaliyor aklimizda. Erdir Zat da kitaba yazdigi sunusta Alusun bu güzel yazilarinin satir aralarindan yola cikarak önemli noktalara dikkat cekiyor.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.