Kesin bir söylemle bugünün dünya kentleri, öncelikle gelismekte olan dikotomik metropolleri, özellikle varsil ve yoksullarin ürettigi, birbirine degmeyen bölgelere, adalara bölünmüstür. Söz konusu kentler, bir yandan küresel gündemi sosyal ve fiziksel anlamda yakalayan zirve mekanlarca, diger taraftan sistem disi kalmis, afet-savas sonrasi alanlar, islev disi endüstriyel bölge ve limanlar ve özellikle yoksullarin çöküntü bölgelerince, parçali, sizofrenik bir biçimde tanimlanir olmustur. Bu baglamda, dünya kentlerinin birçogunda yürütülen dönüsüm faaliyetleri, konu edilen çöküntü bölgelerinin rehabilitasyonu yönündedir. Ancak bugün, yeni bir dönüsüm modelinin finans, örgütlenme ve organizasyon, politika, proje ve uygulama süreçleri bakimindan olusum kosullarinin yeniden, etraflica ele alinmasi son derece önemlidir. Kentlerin yapisal dönüsümü, çöküntü bölgelerinin islahi ve bölgeler arasi sosyal ve fiziksel farklilasmalarin asgariye indirilmesi ve entegrasyonu ile mümkündür. Burada"yeni bir kamusal - yapisal gelisim modeli" üzerinde düsünmek esastir. Böylelikle, yenilikçi ve özgürlükçü kamusallik imalati, kentin dengeli, üretken ve adil üretimini de yeniden tarif edecektir.