Teknoloji çaginin olanaklariyla gerçeklestirilen kitlesel egitimin, temel bir insan hakki olarak nitelendirilmesi, karsiligini "Herkes için egitim", "Yasam boyu egitim" vb. ifadelerde bulmaktadir. Kitle iletisim araçlari, bireysel bilincin sekillenmesinde aile ve okuldan daha öncelikli bir rol oynamaya baslamistir. Bu baglamda, yeni bilgi teknolojileriyle birlikte çerçevesi daha da genisleyen halk egitimini medya destekli kitle egitimiyle birlikte yeniden düsünmek gerekir. Sosyal gerçekligin kavranmasinda medya içeriklerinin üstlendigi rolün önemi ve medyanin insa ettigi toplumsal dünya algisi ile izler kitlenin gerçek dünyayi algilama biçimleri arasindaki yakin baglanti düsünülecek olursa, medyanin tek tek bireyler üzerindeki etkisi ve toplumsal rolünün adeta bir "sürekli egitim merkezi" niteligine dönüstügünü söylemek mümkündür. Su halde, ideal anlamda herhangi bir politik doktrine hizmet etmeyecek, herhangi bir entelektüel dogma veya pedagojik ögretiden referans almayacak bir halk egitimi anlayisinin geçerli kilinmasinda asiri medyatize olmus bir toplumun sundugu/sunacagi olanaklar nelerdir? Bu çalismada bu ve benzeri sorulara ikna edici yanitlar aranmaya çalisilmaktadir.