12,99 €
inkl. MwSt.

Versandfertig in über 4 Wochen
  • Broschiertes Buch

Mutlulugun Sakincalarinda doyumsuz bir tüketim toplumuyla karsi karsiyayiz... Ayni zamanda göz alabildigine uzanan beton yiginlarinin, asfaltlarin ve reklam panolarinin arasina serpistirilmis, mantar gibi bitiveren muazzam ve sasaali alisveris merkezlerinin, genis arabalarla süslü kocaman evlerin diyarindayiz. Insanlarin gitgide daha da miskinlesip televizyon karsisinda pinekledigi bir dünya burasi... Peki, bolluk icinde yüzen bu insanlar neden mutlu degiller Muazzam zenginligimiz neden bizi tatmin etmek yerine daha da büyük beklentilere yol aciyor Ebeveynlerimizin kusagiyla…mehr

Produktbeschreibung
Mutlulugun Sakincalarinda doyumsuz bir tüketim toplumuyla karsi karsiyayiz... Ayni zamanda göz alabildigine uzanan beton yiginlarinin, asfaltlarin ve reklam panolarinin arasina serpistirilmis, mantar gibi bitiveren muazzam ve sasaali alisveris merkezlerinin, genis arabalarla süslü kocaman evlerin diyarindayiz. Insanlarin gitgide daha da miskinlesip televizyon karsisinda pinekledigi bir dünya burasi... Peki, bolluk icinde yüzen bu insanlar neden mutlu degiller Muazzam zenginligimiz neden bizi tatmin etmek yerine daha da büyük beklentilere yol aciyor Ebeveynlerimizin kusagiyla karsilastirildiginda bile asiri müsrif gözüken bir yasam tarzini neden istiyoruz Gezegenimize verdigi zarar ortadayken, neden hakkimiz olarak gördügümüz seyleri talep etmeyi sürdürüyoruz Estetikten etige, siyasetten tasarima kadar bircok konuya yakinligi nedeniyle Rönesans kadini olarak tanimlanan ödüllü elestirmen Elizabeth Farrelly, dünya üzerinde biraktigimiz devasa ayak izlerimizi inceleyerek sayisiz hasara yol acan aliskanliklarimizdan nicin kopamadigimizi, neden kücük ölcekli, insani boyutlarda mekanlar yaratamadigimizi ve dogaya saldirmaktan vazgecemedigimizi sorguluyor. Arjantinli sair Jorge Luis Borges söyle diyor Insan yasadigi yeri yillar boyunca sehirlerin, kralliklarin, daglarin, körfezlerin, gemilerin, adalarin, baliklarin, odalarin, aletlerin, yildizlarin, atlarin ve insanlarin resimleriyle doldurur. Ve ölümünden kisa bir süre önce fark eder ki, sabirla olusturdugu bu labirentin cizgileri aslinda kendi yüzünü resmetmektedir. Bu semiz kalelerin, rahatlik kozasina sarinmis bu imparatorluklarin icinde hizla köreliyoruz. Yeterince uyarilmadigimiz icin, bir kafesin icindeki sempanzeler gibi davranmaya basliyoruz. Mizmiz, bezgin ve depresif bir hal aliyoruz. Alisveris yapiyor, satin aliyor, yiyoruz. Ya da ikame benliklerimizi - yani arabalarimizi, cocuklarimizi ve evlerimizi-besleyip büyütüyoruz. Tüm bunlar, gezegenimizin yakin gelecekte bile altindan kalkamayacagi ölcüde, ekolojik ayak izimizi genisletiyor. Cocuklarimizin gelecegini tüketiyoruz. Gelecegi yaglarla ve koruyu cu maddelerle yeniden yapilandirilmis bir sekilde, önceden isitilmis ve sucluluk duygusuyla islenmis bir tabakta sunuyoruz onlara.