Ya Hafiz, ya Kebikec Uzun, cok uzun zaman, önce, zamanin yavas aktigi o kadim günlerde kitaplarin zamana direnmesini saglamak büyük meseleydi. Binbir zahmetler Hintten, Semerkanttan gelen kagitlara hattatlar göz nurunu döker, müzehhipler bileklerinin sancisini birakir, mücellitler alinterini kadar; böylece kagitlar kitap olur cikardi. Ancak o güzelim kitaplara kurtlar musallat olur, etlerine ilisir, sirazelerinden bosalmalarina yol acardi. Rivayet o ki bir gün, bir kitap buldular. Bir kurtcuk kitaba dadanmis, son sayfaya dokunmamisti. Sag kalan son sayfada ya Kebikec yaziyordu. Böceklerin sultaniydi Kebikec. Onun mülkünde oldugunu anlayan böcek, yemeyi derhal birakmisti. O günden sonra hattatlar her kitabin basina ya Hafiz, ya Kebikec yazar oldu. Kebikec sözcügünün aslinin Süryanice oldugunu saniyoruz. Kimileri onun hasereleri yok etmekte sorumlu bir melek, kimileriyse kitap kurtlarinin efendisi oldugunu söylüyor. Tip yazmalarina bakilirsa zehirli bir bitkinin adiydi Kebikec, özü cikartilip mürekkebe katiliyordu. Kendi canindan verip kitaplari yasatiyordu. Kimileri dügün cicegi diyordu ona, kimileri kirlangic otu. Hangisiydi gercekte, bilmemiz zor. Ancak su kadarini kesinlikle biliyoruz O büyülü günlerden bu yana kitaplarimizi hep Kebikec korudu.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.