Göç yollarinin kavsaginda bulunan Türkiye, tarihin degisik dönemlerinde kendisine siginanlara ev sahipligi yapmistir. Bilhassa Osmanli Devleti'nin gerilemesiyle baslayan süreçte, adaletsizlik ve kanunsuzluktan muzdarip yüzbinlerce insan Türkiye'ye göç etmistir. Osmanli Devleti'nin mirasçisi konumunda olan Türkiye, göç konusunda da kendisine düsen payi almak durumunda kalmistir. Ortadogu'dan Türkiye'ye yapilan göçlerin en basinda, yogun bir baski, asimilasyon ve katliama maruz kalan Türkmenler gelmektedir. Türkiye'yi "anavatan" olarak gören ve göç eden Türkmenlerin iskânlari, 1960'li yillara kadar 2510 Sayili Iskân Kanunu'na göre yapilmistir. Söz konusu bu kanun, ülkedeki Türk nüfusunun artirilmasini öngörmüstür. Ancak 1960'li yillarda 1951 tarihli Cenevre Sözlesmesi'nin yürürlüge girmesiyle, Ortadogulu göçmenlere "mülteci" statüsü taninamamis, ancak serbest göçmen statüsünde iskân edilmeye devam edilmislerdir. Suriye'den yapilan göçlerde Hafiz Esed dönemi (1970-2000) ve Irak'tan yapilan göçlerde Saddam Hüseyin dönemi (1979-2003) özel bir yere sahiptir. Bu çalismada tüm meselelere açiklik getirilmistir.