Ekrem Sami Kiziltan, otobiyografik özellikler tasiyan bu ikinci kitabinda, Bu da benim Parisim, noktasindan sesleniyor. Belki de Charles Baudelaireden bu yana modernitenin baskenti sayilan bu esrarengiz sehre iliskin on yillara varan yasanmisligini, fotograf kareleri biciminde yanip sönen anekdotlarla önümüze seriyor. Sasirtici karsilasmalar, kirik dökük hüsranlar, delip gecen asklar, kopup dagilan yoldasliklar, siyasal kavgalar ve toplumsal faaliyetler ile sekillenen bir gözlemler dosyasi olusturuyor. Kiziltanin üslbuna sinmis olan o nüktedan ve pervasiz karakteristigi, cogu kere renkli bir tebessüm olarak yüzümüze isleniyor. Özellikle de kente ve bir sekilde orada ikamet edenlere nüfuz eden turistik, kapitalistik ve endüstriyel dinamiklere satasirken aciga cikiyor bu. Onu yaparken, Baron Haussmannin ruhunu enikonu sizlatacak bir göc ve iltica hikayesi armagan ediyor ayni zamanda. Bizlerin payina ise, sonuc olarak, kirk yila uzanan icten bir muhasebeye taniklik etme firsati düsüyor.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.