Eagleton bu kitabinda felsefe, siyaset, edebiyat ve teoloji gibi disiplinlerin kesisim noktasinda konumlanan ve gerek Antikcag toplumlarinin gerekse modern toplumsal düzenin temelini olusturan kurban mefhumunu yatiriyor masaya. Kendi tabiriyle modern felsefenin, özellikle de Marksistlerin fazla teolojik bularak alaka göstermekten kacindigi kurban mefhumunun izlerini havarilerin, Antikcag filozoflarinin, teologlarin ve Hegelden Derridaya, Shakespeareden Henry Jamese, oradan da günümüze daha yakin felsefeci ve edebiyatcilarin metinlerinde sürmeye calisiyor. Konu bu denli yaygin ve katmanli olunca, kendimizi disiplinlerarasi diyaloglarin ve Aeneastan Kral Leara, Patrick Melrosedan Anna Kareninaya uzanan bir edebi sahsiyetler gecidinin ortasinda buluyoruz. Kurban mefhumunun yakindan iliskili oldugu, carmiha gerilme ve tragedya, kutlu ve lanetli, thanatos ve eros, sahadet ve ahlak, mübadele ve asirilik, günah kecisi ve armagan gibi kavramlarsa kitapta yürütülen genel tartismanin yine teoloji, felsefe ve edebiyatta izi sürülen farkli katmanlarini olusturuyor. Kurbanin uzun zamandir tek tarafli ve yanlis yorumlandigindan dert yanan Eagleton, kendi formüllestirdigi haliyle radikal kurban fikrini, siyaset ve devrimle iliskilendiriyor ve bu fikirde yasami zenginlestirecek devrimci bir dönüsüm potansiyeli görüyor. Nitekim kurbanin salt yikici, yok edici vechelerini ön plana cikaran postmodern düsünce akimlarina da karsi cikarak, onun daha hayat veren yönlerini anlatmaya calisiyor. Hiristiyan teolojisi, Marksist ideoloji ve göstergebilimiyle psikanalizi harmanladigi ve edebiyatin büyülü dünyasini bir araya getiren carpici bir düsünsel yaklasimla, kurban mefhumunu yeniden yerli yerine oturtmaya calisiyor.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.