Susarak, icten ice baslayan ve ansizin nefes alirken agzimizdan kacirdigimiz dua kelimelerine benzeyen seyler dolaniyor dudaklarimda. Seni seviyorum... Seni cok seviyorum... Duyulmasini istemedigim icin degil bu sessizligim. Yalniz senin yagmurlarinda islatmak icin cabaliyorum. Yalniz senin damla damla gözlerine hissettirebilmek icin, bu denli sakince söylüyorum. Seni seviyorum... Seni cok seviyorum... ... Sefik, dudaklarinda müstehzi bir gülüs; duraksamis, gözü öyle bombos dalmisti. Ne düsündügünü kendi de cikaramiyor. Hayat, her nedense yozlasti, gariplesti, terk edilen bir iskele yerine koydu kendini. Ugrakligindan epey kaybetmis, ahsap kapilarinin cürümesi, eli kulaginda; yalnizlikla gecen, tüm yasamin sona ermesini bekleyen bir iskele... ... Karninda olgunlasan yarasina elini bastirmisti. Düsünceler icinde eli yarasini daha da derinlestirince, hayallerden siyrildi. Adamin ölmesini diledi Derya, hizli adimlarina bakarken. Gözlerinden düserken kayalasan damlalarin farkinda olmadan ayaklari onu tasiyordu. Nereye gittigini bilen bu defa beyni degil ayaklariydi sanki. Sahil boyunca denize paralel fakat hep denize bakarak yürüyordu. Varlikla yokluk arasinda acilip duran sonsuz kapilardan gecen bin yasinda adamlar; kirilmis, incitilmis fena halde kan kaybeden kadinlar; cocukluklarinda coktan büyümüs, geleceklerini yasayarak gecmise giden bilge cocuklar... Özgürlük dogdugumuzda mi, yasamimizi yitirdikten sonra mi kazanilir Yasarken özgür olmadigimizi anlamak hic de zor degil. Sahipsiz Iskele, yasayan insanlarin özgürlüklerinin ne kadar kolay ellerinden alinabildigini anlatan öykülerle bizi bize anlatiyor...
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.