Yil 1937, eski Amerikan Koleji binasinda kurulan Kizilcullu Köy Enstitüsü... Bu tas mektepin girisinden süzülen ahsap bavullu gölgelerin en sessizidir Ahmet Bilek. Manisa Kuladan gelmistir ve 1960 Roma Yaz Olimpiyatlarinda güresecegi Maxentius Bazilikasina giden yolun en basindadir henüz. Müfredatinda sporun besin kadar önemli oldugu belirtilen bu kurumda heves ettigi güres, Yasar Dogunun ziyaretinden sonra bir tutkuya dönüsecek; ögretmenden mühendise her meslekten erbabin, sanatci ve edebiyatcilarin yetistigi Köy Enstitülerinden mezun ilk ve tek olimpiyat sampiyonu olacaktir. Ders ve idmanlarla gecen egitimi hasat zamani köyüne dönüp ailesine yardim zorunluluguyla bölünse de yilmaz, ögretmenlik yolunda ilerler. Siyasal ve toplumsal dönüsümlerin ortasinda okulu degisir, düsünceleri dönüsür, dünyayi tanimasi hizlanir. Uzun kamp dönemleri nedeniyle ögrencilerinin ögretmensiz kalmasina gönlü razi olmadigi icin üzülerek meslegini birakip düsük bir aylikla baska bir ise girecek kadar fedakardir. Devlet ve toplum ise kendisine karsi ilgisiz. Büyük gayret, mücadele ve stratejiyle kazandigi olimpiyat sampiyonlugundan sonra da bu ilgisizlik sürer. Emek göcü, beyin göcü derken, Ahmet Bilekin adindan esinlenerek söylersek, bir de bilek göcü yasanir. Diger sampiyonlarin bazilari gibi Ahmet Bilek de daha iyi bir yasam vaat eden Avrupaya, Almanyaya gider Önce sporcu sonra da antrenör olarak. Ancak trajedileri de pesinden gelir... Güresciler sakatlik ya da yas dolayisiyla müsabakalardan cekilirken son maclarinin bitiminde ayakkabilarini minderin orta yuvarlagina birakirlar. Ahmet Bilekin vedasi böyle olmadi, o mücadeleyi minderde birakmadi...
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.