Siyah beyaz bir fotografa bakar gibi gecmise bakmak, cogu zaman insanin icini acitir. Belki diye gecirirsin icinden, belki dersin kelimeleri benzer öykülerde bulusturarak hikayeyi büyütürsün. Icinden kimler, neler gecer Bir gün dogdugun, büyüdügün vatan diye bildigin topraklar aniden el olur, yaban olur. At sirtinda, dag tepe gezdigin bu topraklar birden ayaginin altindan kayar gider. Derelerinden akan sularin sesi duyulmaz olur. Basinin üzerinden gecen bulutlar bile yabancilasiverir. Nereden geldigini, kimlerden oldugunu bilmedigin yolculuk baslar. Neresi vatanin, neresi gavur eli diye düsünür durursun. Gün gelir, alip cok uzaklara karsi kiyilara bilmedigin topraklara zorla götürürler seni. Gün gelir, getirdikleri bu topraklardan tekrar alip, zorla koparttiklari topraklara yine zorla alip getirirler. Adin bazen muhacir olur, bazen mübadil, bazen de mülteci olur. Oynanan cikar oyunlarinin dikkate alinmayan figüranlarindan biri olursun Kiyici Sefo ile Yogurtcu Yanko gibi... Yüzlerce yil önce yani Kiyici Sefodan cok önce baslar bu hikaye... Smyrnanin Izlerinden, üzerindeki pelerini yavas yavas siyirirken, kelimeler hayat gibi uzaklasip giderken; bir bakmissiniz ki, sayfalarin ardindaki o siyah beyaz resimler, size dogru yol almis ve o yol alis da, yüreginizdeki yaralara görünmez olmayi ögretmis... - Gamze Atal Yogurtcu Yanko ve Kiyici Sefoyu anlatirken hem bir yere ait olamamanin kederini vurguluyor hem de kendimize yurt edindigimiz toprak parcalarinin birden nasil da anlamsizlastigini; yoksulun emekcinin vataninin Dünya oldugunu hissettiriyor bize... - Bülent Serce
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.