Üst düzey görevli olarak 1989-1995 yillarinda Van, Hakkari ve Adiyaman illerinde bulundum. PKKya son derece kiziyordum. Bir yandan da insanlari, bölgeyi ve olaylari dogru tahlil etmeye calisiyordum. Cünkü dünya siyasi tarihinde sadece silahli tedbirlerle cözülen böyle sorunlar yoktu ve olmasi da olanakli degildi. Oysa tahlil cok kolaydi. Ortada ulusal kimlik sorunu vardi. Kürtler öncelikle kimliklerini, tarihlerini ögrenmek istiyorlardi. Onlara göre vatandaslik kimligi, catismalarin sonucuna göre daha sonra ele alinmaliydi. Bunu da Devletten ve ilgili kurumlarindan beklemis, kart-kurt efsanesi nden baska bir cevap alamamislardi. Batili ülkelerin bilim adamlari ise ülkelerinin cikarlari geregi Kürtlerle ilgili teori üstüne teori üretiyorlardi. Yani olay ekonomik degil ideolojikti. Cünkü Kürtcülük mücadelesini verenlerin büyük cogunlugu kücük burjuvaydi. Hep bir sey kafama takiliyordu. Kiliste degil de örnegin Vanda dogsaydim acaba ne yapardim Olaylara nasil yaklasmam gerekirdi Kürtce diye bir dil konusuyorum Toplumda Kürt olarak taniniyorum Ne Devlet, ne yetkili kurumlar, ne de baska bir kimse bana Kürdün ne oldugunu aciklamiyor Eger bir Türk boyu isem bu bana tarih kitabinda ögretilmeli. Degilsem, uzaydan gelmedigime göre Kürt olarak irkim, tarihim, soyum, sopum nedir Diye düsünürdüm, arardim, sorardim. Cünkü bu herkesin insan olmaktan dogan en dogal hakkidir diye düsünürdüm. Bu kitabi yazmak icin de iste bu bakis acisindan yola ciktim.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.