"Tarih hiçbir zaman tek tarafli bir iradenin eseri olarak gelismez; her zaman iki zit ucun diyalektik bagi halinde çeliskili olarak gelisir. Yeniyi temsil eden özelliklerinin basatlik kazanmasiyla yeni bir dönemi baslatiyor. Toplumsal olgu ve hareketlilik bu ana çerçevede tüm toplumlar için geçerlidir." (Ali Firat) Avrupa merkezli bir sosyal bilim anlatisi olarak uygarlik kavramini ve bu kavram kapsaminda yer bulan kent, sinif, devlet yapilanmasini da benzer ana çerçeve içerisine oturtmak ve tarihin ana akisindaki iki zit uçtan biri olarak tanimlamak pekala mümkündür. Her ne kadar Avrupa merkezli sosyal bilim uygarlik kavramini edep, erkan, ahlak, zerafet ve kültür temelinde insanin kazandigi düzey, farklilik ve ''insanlarin dogaya egemen olma, toplum olarak iyi bir yasama ulasma çabasindan çikan sonuçlarin, bilim, teknik, sanat ve kültürün tümü''biçiminde tanimlasa da, aslinda gerçeklik bunun tam tersidir. Uygarlik, tarihin ana akisindaki