15,99 €
inkl. MwSt.

Versandfertig in über 4 Wochen
  • Broschiertes Buch

Dersimlilerin, tertele olarak adlandirdigi katliamdan geriye; acilarla birlikte, insansizlastirilmis bir bölge kalmistir. Yillarca burasi yasak mintika olarak adlandirilmis ve kimse bu bölgeye girememistir. Dersimlilerin bu mintikaya girmesi cok sonra, özel kararlarla olmustur. Hasan Saglam, Yasak Mintikanin Cocuklari romaniyla yedi kisilik bir ailenin basindan gecenleri, sagir ve dilsiz kizlari Sultanin mucize dolu hayatta kalis mücadelesini eksen alarak, her yönüyle anlatmaktadir. Tertele, sürgün ve dönüs baglaminda düsünülen Yasak Mintikanin Cocuklari, insanin caresizligi üzerinden sürgüne…mehr

Produktbeschreibung
Dersimlilerin, tertele olarak adlandirdigi katliamdan geriye; acilarla birlikte, insansizlastirilmis bir bölge kalmistir. Yillarca burasi yasak mintika olarak adlandirilmis ve kimse bu bölgeye girememistir. Dersimlilerin bu mintikaya girmesi cok sonra, özel kararlarla olmustur. Hasan Saglam, Yasak Mintikanin Cocuklari romaniyla yedi kisilik bir ailenin basindan gecenleri, sagir ve dilsiz kizlari Sultanin mucize dolu hayatta kalis mücadelesini eksen alarak, her yönüyle anlatmaktadir. Tertele, sürgün ve dönüs baglaminda düsünülen Yasak Mintikanin Cocuklari, insanin caresizligi üzerinden sürgüne uzanan ve parcalanip dagildiktan sonra, sifayi topraklarinda arayan, sonrasinda yangindan arta kalan küle uzananlarin hikayesi olarak okunmalidir. Daglarin ardina yaslanmis, kirsal vakitlerde renk atmis kumaslar gibi dizilmislerdi hayatin gerdanina. Dagin hangi tarafi dünyaya yakindi Yildizlara el dokunduracak gelin hangi vakit su serpecekti tarlaya Bereketi artsin diye baharin ve günesin eteklerini öperlerdi. Eski masallardan bildikleri kirk katir mi kirk satir mi cümlesinde kitabin orta yerinden yirtilmis zamana aglarlardi. Bilmedikleri yerlerden gelen selami baslarinin üstüne koyar, dislerinden artan ne varsa karincalara as ederlerdi. Son yillarda üst üste istirap külleri rüzgarla uzaklardan gelip düsüyordu saclarina cocuklarin. Titriyordu erigin cicegi, kavagin gölgesi, bugdayin tanesi. Tedirgindi kuzu, korkuyordu güvercin, uyumuyordu bebeler. Uzak yerlerden silah sesleri geliyordu. Gecenin karanliginda daglarin arkasindan isiklar semaya yükselir, top ve tüfek sesleri korkunun kerametiyle kulaklari tirmalardi. Meralara dogru giden patikalarda degisik izler belirmisti. Herkesin bildigi izler degildi bunlar. Farkliydi, kurdun kusun izi degildi. Baska bir sureti, baska bir kokusu vardi. Korkunc ürkek ve yabanciydi. Uzaklardan gelen silah seslerinin can alici titresimi belleklerde bütün resimleri calkaladi. Ölümün algisi yürekleri yaladi. Potin izleri dediler.