13,99 €
inkl. MwSt.

Versandfertig in über 4 Wochen
  • Broschiertes Buch

Gecmisin izleri, simdinin hizla akan zamansalligi ve gelecegi tahayyül bicimleri sanatta, özellikle de tiyatro sanatinda yapita nasil ve ne ölcüde yansiyor Unutmaya ve hatirlamaya dair pratikler bizde ve Batida nasil farklilasiyor Unutusun kolay ülkesinde yasayan bizler, gecmisi yok saymaya meylettikce icra ettigimiz herhangi bir sanat dalinda sadece bugüne cagirabildigimiz gecmis temsillerine tutunuyor, hafiza kirintilarimizla ona yepyeni bir beden sekillendiriyoruz. Iste bu yeni bedeni, zaten bir tür temsil yoluyla isleyen tiyatro sahnesine cikardigimizda, hakikatten fazlasiyla uzak bir…mehr

Produktbeschreibung
Gecmisin izleri, simdinin hizla akan zamansalligi ve gelecegi tahayyül bicimleri sanatta, özellikle de tiyatro sanatinda yapita nasil ve ne ölcüde yansiyor Unutmaya ve hatirlamaya dair pratikler bizde ve Batida nasil farklilasiyor Unutusun kolay ülkesinde yasayan bizler, gecmisi yok saymaya meylettikce icra ettigimiz herhangi bir sanat dalinda sadece bugüne cagirabildigimiz gecmis temsillerine tutunuyor, hafiza kirintilarimizla ona yepyeni bir beden sekillendiriyoruz. Iste bu yeni bedeni, zaten bir tür temsil yoluyla isleyen tiyatro sahnesine cikardigimizda, hakikatten fazlasiyla uzak bir gecmis imgesiyle kendimizi yaniltiyor olabilir miyiz ZamanZeminZuhurda Beliz Gücbilmez iste tam da böyle bir merakla, Osmanlidan köklenen, Tanzimatla birlikte gecmisinden kopmaya niyetli üstelik Bati tiyatrosuna öykünen gercekciligiyle, yeni kurulan cumhuriyetin gölgesinde filizlenen Türk tiyatrosunun bebek adimlarinin pesine düsüyor. Gücbilmez kitabinda Antik Yunandan beri süregelen Batili tiyatro gelenegine özenen Türk tiyatrosunun cocuklugunu ve bir nevi ergenlik sancilarini disaridan, son derece detayci ama bir o kadar da anlayisli bir bakis acisiyla analiz ediyor. Gecmisinden kacan toplum, o gecmisi yok saymanin yolunu bulmus, tiyatrosunda, üstelik de gercegi temsil etmeyi vaat eden gercekci tiyatrosunda gecmisle hic ilgilenmemis, yekpare bir anda, dondurulmus bir zamanda ve salt bir satiha dönüsmüs zemininde, kendini, ansizin zuhur eden hikayelere tutturmustur. Öyleyse gercekci Türk tiyatrosu kendini derinliksiz, iki boyutlu bir satih olarak kurdukca, anlattigi hikayeyi ona yaklasmadan, kisilerini canlandirmadan disardan anlattikca, sadece görünümü, sathi ya da disiyla ilgilenen bir zahirpereste dönüsmüs; Araba Sevdasinin züppesi Bihruzun ruhunu hic durmadan sad etmistir.