Kendi milleti tarafindan taslanmak, dislanmak, sürülmek... Allah'in rizasini kazanma yolundaki yolcularin kaderi ve kaçinilmaz çilesidir bu. Ne yaparsaniz yapin önüne geçemezsiniz.
Yasadigimiz bunca yikima ve aldigim tüm darbelere ragmen geldigim noktadaki ruh halimin özeti suydu: Büyük resmi görenler, küçük resimlere ve önemsiz seylere takilip kalmazlar. Gözünü sonsuzluk ikliminin meyvelerine dikenler, bu dünyanin geçici ve kendisine emaneten verilen mevkileri ellerinden alininca feveran etmezler. Ölmezler, bitmezler. Dua ederler, niyaz ederler; ama Allah'tan gelene sikayet etmezler. Sabrederler, dayaniklilik gösterirler.
Hiçbir seyden sakinmadan, hapse girecegim güne kadar durdugum yerde durmayi, geri adim atmamayi kafama koymustum. Suçlu degildim ve bundan en ufak bir kuskum yoktu. O gün için sahip oldugum mücadele gücümün ve motivasyonumun kaynagi masumiyetime olan iste bu inancimdi.
Gittigim yere kadar gidecek, yolun bittigi yerde kaderime teslim olacaktim. Nihayetinde alnimiza ne yazilmissa o olacakti. Isin asli, gelmekte olani görüyor ve sükûnetle siramin gelmesini bekliyordum.
Özgürlügüme göz dikenlerin bir gün beni de esir alacaklarini bilmiyor degildim. Hayatim boyunca kimseye ne bir kötülügüm olmus ne de fenalik etmistim. Buna ragmen biliyordum ki hapishaneler bizi bekliyordu.
Türkiye'de on binlerce basarili, donanimli ve topluma deger katan insan hapishanelere atildi. Adaletin yok edilip zulüm ve haksizligin siradan hale geldigi bir yerde masumlarin hapsedilmesi elbette kaçinilmazdi.
Ben de bir kis günü girmistim Medrese-i Yusufiye'nin kapisindan. Kogus arkadaslarimi o zor sartlara ragmen çok canli ve moralli bulmustum. Sicak ve samimi duygularla karsilamislardi beni. Ve hapis hayatim o gün baslamisti.
Insan belli bir süre kaldiktan sonra kaldigi yer hapishane de olsa sartlara alisiyor. Zamanla orasi da eviniz gibi oluyor. Size ait ranzaniz, yataginiz, kitaplariniz... Kogusta ranzalarimiz yillardir boya yüzü görmedigi için paslanmislardi. Bizler de bes litrelik plastik su siselerinin disindaki etiketleri söküp ranzalarimizin pasli demir kisimlarina yapistirirdik. Tâ ki o pas elimize ve üzerimize bulasmasin, kogusumuz pasli kokmasin.
Rabbim acziyetimize binaen demir ve nem kokan koguslari ve o pasli ranzalari sevdirmisti bizlere. Elli bes ay, on bes gün yatip çiktiktan sonra geriye dönüp baktigimda, arkada biraktigim can arkadaslarimdan sonra en çok yillarca yattigim ranzami özlüyorum ben. Üzerinde defalarca Kuran'i hatmettigim, yüzlerce kitap bitirdigim, yazilar kaleme aldigim, hayaller kurdugum pasli ranzami...
Peyami Safa "Dokuzuncu Hariciye Kogusu" romaninda hapishane ile ilgili söyle bir ifade kullanir: "Burada izdiraba ve tevekküle, kadere boyun egmeye o kadar alistik ki, onlari biraksam ruhumun bir parçasi kesilmis gibi bosluk duyacagim. Birakmasam isyansiz nasil yasayacagim." Iste bizim ruh halimiz.
Sevgili okur,
Bu kitapta iste bu ruh halinin yansimalarini ve o pasli ranzada bazen gözyaslariyla, bazen sonsuz umutlarla, bazen kahirlarla, çogu zaman da mütevekkil hüzünlerle yazdigim yazilari okuyacaksiniz.
'Pasli Ranza'da zorbalara ve güce boyun egmektense yillarca hapis yatmayi göze alanlarin hissiyatini bulacaksiniz. Özgürlügü, mali-mülkü, evlâd-i iyâli elinden alindigi halde, hak bildigi yoldan sasmayan insanlara dair duygulara sahitlik edeceksiniz.
Bu kitapta, benimle beraber bu süreci yasamak zorunda birakilan kader arkadaslarimin, tüm Yusuflarin ve onlarin cefakar ailelerinin hislerine de tercüman olmaya çalistigimi düsünüyorum.
Meramimi ne kadar ifade edebildim, yasadiklarimizin ve hissettiklerimin ne kadarini satirlara yansitabildim, bunu okurlarin takdirine birakmakla birlikte; tarihe küçücük de olsa bir not düsebildiysem ne mutlu bana. Elinizdeki bu kitapla gelecek nesillere, 21. yüzyilda Müslüman bir cografyada yasanan soykirimla ilgili hakikatlerden bir kesit yahut bugünlere dair bir hikaye aktarabilirsem kendimi hedefime ulasmis sayacagi...
Yasadigimiz bunca yikima ve aldigim tüm darbelere ragmen geldigim noktadaki ruh halimin özeti suydu: Büyük resmi görenler, küçük resimlere ve önemsiz seylere takilip kalmazlar. Gözünü sonsuzluk ikliminin meyvelerine dikenler, bu dünyanin geçici ve kendisine emaneten verilen mevkileri ellerinden alininca feveran etmezler. Ölmezler, bitmezler. Dua ederler, niyaz ederler; ama Allah'tan gelene sikayet etmezler. Sabrederler, dayaniklilik gösterirler.
Hiçbir seyden sakinmadan, hapse girecegim güne kadar durdugum yerde durmayi, geri adim atmamayi kafama koymustum. Suçlu degildim ve bundan en ufak bir kuskum yoktu. O gün için sahip oldugum mücadele gücümün ve motivasyonumun kaynagi masumiyetime olan iste bu inancimdi.
Gittigim yere kadar gidecek, yolun bittigi yerde kaderime teslim olacaktim. Nihayetinde alnimiza ne yazilmissa o olacakti. Isin asli, gelmekte olani görüyor ve sükûnetle siramin gelmesini bekliyordum.
Özgürlügüme göz dikenlerin bir gün beni de esir alacaklarini bilmiyor degildim. Hayatim boyunca kimseye ne bir kötülügüm olmus ne de fenalik etmistim. Buna ragmen biliyordum ki hapishaneler bizi bekliyordu.
Türkiye'de on binlerce basarili, donanimli ve topluma deger katan insan hapishanelere atildi. Adaletin yok edilip zulüm ve haksizligin siradan hale geldigi bir yerde masumlarin hapsedilmesi elbette kaçinilmazdi.
Ben de bir kis günü girmistim Medrese-i Yusufiye'nin kapisindan. Kogus arkadaslarimi o zor sartlara ragmen çok canli ve moralli bulmustum. Sicak ve samimi duygularla karsilamislardi beni. Ve hapis hayatim o gün baslamisti.
Insan belli bir süre kaldiktan sonra kaldigi yer hapishane de olsa sartlara alisiyor. Zamanla orasi da eviniz gibi oluyor. Size ait ranzaniz, yataginiz, kitaplariniz... Kogusta ranzalarimiz yillardir boya yüzü görmedigi için paslanmislardi. Bizler de bes litrelik plastik su siselerinin disindaki etiketleri söküp ranzalarimizin pasli demir kisimlarina yapistirirdik. Tâ ki o pas elimize ve üzerimize bulasmasin, kogusumuz pasli kokmasin.
Rabbim acziyetimize binaen demir ve nem kokan koguslari ve o pasli ranzalari sevdirmisti bizlere. Elli bes ay, on bes gün yatip çiktiktan sonra geriye dönüp baktigimda, arkada biraktigim can arkadaslarimdan sonra en çok yillarca yattigim ranzami özlüyorum ben. Üzerinde defalarca Kuran'i hatmettigim, yüzlerce kitap bitirdigim, yazilar kaleme aldigim, hayaller kurdugum pasli ranzami...
Peyami Safa "Dokuzuncu Hariciye Kogusu" romaninda hapishane ile ilgili söyle bir ifade kullanir: "Burada izdiraba ve tevekküle, kadere boyun egmeye o kadar alistik ki, onlari biraksam ruhumun bir parçasi kesilmis gibi bosluk duyacagim. Birakmasam isyansiz nasil yasayacagim." Iste bizim ruh halimiz.
Sevgili okur,
Bu kitapta iste bu ruh halinin yansimalarini ve o pasli ranzada bazen gözyaslariyla, bazen sonsuz umutlarla, bazen kahirlarla, çogu zaman da mütevekkil hüzünlerle yazdigim yazilari okuyacaksiniz.
'Pasli Ranza'da zorbalara ve güce boyun egmektense yillarca hapis yatmayi göze alanlarin hissiyatini bulacaksiniz. Özgürlügü, mali-mülkü, evlâd-i iyâli elinden alindigi halde, hak bildigi yoldan sasmayan insanlara dair duygulara sahitlik edeceksiniz.
Bu kitapta, benimle beraber bu süreci yasamak zorunda birakilan kader arkadaslarimin, tüm Yusuflarin ve onlarin cefakar ailelerinin hislerine de tercüman olmaya çalistigimi düsünüyorum.
Meramimi ne kadar ifade edebildim, yasadiklarimizin ve hissettiklerimin ne kadarini satirlara yansitabildim, bunu okurlarin takdirine birakmakla birlikte; tarihe küçücük de olsa bir not düsebildiysem ne mutlu bana. Elinizdeki bu kitapla gelecek nesillere, 21. yüzyilda Müslüman bir cografyada yasanan soykirimla ilgili hakikatlerden bir kesit yahut bugünlere dair bir hikaye aktarabilirsem kendimi hedefime ulasmis sayacagi...
Dieser Download kann aus rechtlichen Gründen nur mit Rechnungsadresse in A, B, CY, CZ, D, DK, EW, E, FIN, F, GR, H, IRL, I, LT, L, LR, M, NL, PL, P, R, S, SLO, SK ausgeliefert werden.