On bes yil kadar önce bir yayinevinde editör olarak çalisiyordum. Ya da söyle baslamaliyim söze: Aslinda bir ara, yayinci olmak istemistim. Tecrübe kazanmak için bir yayinevine gittim. Onlar da gönüllü olarak çalisma istegimi kabul etmisti. Saatlerce kitap okuyor, düzeltme yapiyordum. Arada sirada yemek verirlerse karnimi doyuruyordum. Genellikle, yayinevinin sahibi ekmek arasi köfte söylerdi... O kadar çok issiz üniversite mezunu vardi ki ortalikta... Yayinci için editör bulmak sorun olmuyordu. Kendisi ortaokul mezunuydu ama üniversite diplomasi olan en az on kisiye is vermisti... Ben de bu isi yapmak istiyordum ama gönüllü çalisma disinda kimse yeni bir eleman istemiyordu.
O güne degin yayin dünyasinin ne kadar saçma, acimasiz, para canlisi bir sektör oldugunu bilmiyordum. Ne saniyordum biliyor musunuz? Insanlarin canla basla kültüre katki olsun diye kitap çikardigini saniyordum. En iyi kitabi bulmak için yayincilik yapilir saniyordum. Adamlarin tek derdi kazanmakti. Hangi kitap para getirir, hangisi getirmez ona bakiyorlardi. Bunun disinda bir ölçü yoktu. Bu da benim canimi sikiyordu. Isimleri bilinmeyen, kendi kendine bir seyler yazan yazarlarin kitaplari, degerlendirilmeye bile alinmiyordu.
Bu yazarlardan biri, emekli ögretmendi. O günlerde yayinevi sahibi baska bir sehre gitmisti. Ben de patron gibi koltuga oturmus bir seyler okuyordum. Içeriye yasli bir amca girdi. Beni de yayinevinin sahibi sandi. Elinde bir dosya vardi. Kitabini basmamizi öneriyordu... Tabi önce dosyanin incelenmesi gerekecekti... "Ne kadar sürede incelenir?" diye sordu. Dogru cevap aslinda, "Karli bir is mi degil mi, önce buna bakilacak," seklinde olacakti. Karli bir is olduguna karar verilirse hemen okunur, kâr getirmeyecekse yillarca inceleme sirasinin gelmesini beklerdi. Neyse... Amcaya bunlari söylemek dogru olmazdi. Sadece, "Bir kaç ay sürebilir," demekle yetinmistim. Biraz da haline üzülmüstüm.
Acaba ben de mi bir gün böyle olacaktim? Aylarca, belki yillarca emek verdiginiz bir kitabi bastiramamaniz ne kötü... Üstelik amca çok mahcup görünüyordu. Kendinden utanir gibi bir hali vardi. Bir de siir kitabi yazdigini ama siirlerini bastiramadigini söylemisti. Getirdigi dosya, siir üzerine yapilmis bir arastirmaya benziyordu. Ilk bakista ne oldugunu bir türlü anlayamadim. Zaten o sirada amca anlatiyor, ben de dinliyordum. "Ilginizi çekecek bir çalisma bu... Kendim yazdim diye söylemiyorum... Inanin bu güne kadar kimse böyle bir arastirma yapmamistir. Yok yani... Dünyayi tarasaniz bu kadar özgün bir kitap bulamazsiniz," demisti. Ben de "çay içer misiniz?" diye sormustum. Çaylarimiz bitinceye kadar, neden böyle bir kitaba ihtiyaç oldugunu anlatmisti. Gerçi anlattigi her sey bana saçma gelmisti ama o, inanarak anlatiyordu. Bu yüzden dikkatle dinliyordum. Neyse, uzatmayayim... Amcanin kitabini, yayinevinin basmasi mümkün degildi. Böyle bir kitap, kimseye kurus kazandirmazdi. Bu gerekçenin bir sekilde yazara aktarilmasi gerekiyordu. Buna benzer lüzumsuz isleri bana birakmislardi. Bu görevi üstlenmis olmaktan bir süre sonra nefret ettim. Bir nevi kitap celladi olmustum. Aslinda karari baskalari veriyor, ben de bu kararin aktariciligini yapiyordum. Baslangiçta hosuma gidiyordu. Bir nevi otorite konumuna yükseldigimi saniyordum. Ben de az aptal degildim dogrusu... Ama bu kitabi okumak istiyordum. Amcayi üzmeden ona kitabiyla ilgili düsüncelerimi aktaracaktim.
O güne degin yayin dünyasinin ne kadar saçma, acimasiz, para canlisi bir sektör oldugunu bilmiyordum. Ne saniyordum biliyor musunuz? Insanlarin canla basla kültüre katki olsun diye kitap çikardigini saniyordum. En iyi kitabi bulmak için yayincilik yapilir saniyordum. Adamlarin tek derdi kazanmakti. Hangi kitap para getirir, hangisi getirmez ona bakiyorlardi. Bunun disinda bir ölçü yoktu. Bu da benim canimi sikiyordu. Isimleri bilinmeyen, kendi kendine bir seyler yazan yazarlarin kitaplari, degerlendirilmeye bile alinmiyordu.
Bu yazarlardan biri, emekli ögretmendi. O günlerde yayinevi sahibi baska bir sehre gitmisti. Ben de patron gibi koltuga oturmus bir seyler okuyordum. Içeriye yasli bir amca girdi. Beni de yayinevinin sahibi sandi. Elinde bir dosya vardi. Kitabini basmamizi öneriyordu... Tabi önce dosyanin incelenmesi gerekecekti... "Ne kadar sürede incelenir?" diye sordu. Dogru cevap aslinda, "Karli bir is mi degil mi, önce buna bakilacak," seklinde olacakti. Karli bir is olduguna karar verilirse hemen okunur, kâr getirmeyecekse yillarca inceleme sirasinin gelmesini beklerdi. Neyse... Amcaya bunlari söylemek dogru olmazdi. Sadece, "Bir kaç ay sürebilir," demekle yetinmistim. Biraz da haline üzülmüstüm.
Acaba ben de mi bir gün böyle olacaktim? Aylarca, belki yillarca emek verdiginiz bir kitabi bastiramamaniz ne kötü... Üstelik amca çok mahcup görünüyordu. Kendinden utanir gibi bir hali vardi. Bir de siir kitabi yazdigini ama siirlerini bastiramadigini söylemisti. Getirdigi dosya, siir üzerine yapilmis bir arastirmaya benziyordu. Ilk bakista ne oldugunu bir türlü anlayamadim. Zaten o sirada amca anlatiyor, ben de dinliyordum. "Ilginizi çekecek bir çalisma bu... Kendim yazdim diye söylemiyorum... Inanin bu güne kadar kimse böyle bir arastirma yapmamistir. Yok yani... Dünyayi tarasaniz bu kadar özgün bir kitap bulamazsiniz," demisti. Ben de "çay içer misiniz?" diye sormustum. Çaylarimiz bitinceye kadar, neden böyle bir kitaba ihtiyaç oldugunu anlatmisti. Gerçi anlattigi her sey bana saçma gelmisti ama o, inanarak anlatiyordu. Bu yüzden dikkatle dinliyordum. Neyse, uzatmayayim... Amcanin kitabini, yayinevinin basmasi mümkün degildi. Böyle bir kitap, kimseye kurus kazandirmazdi. Bu gerekçenin bir sekilde yazara aktarilmasi gerekiyordu. Buna benzer lüzumsuz isleri bana birakmislardi. Bu görevi üstlenmis olmaktan bir süre sonra nefret ettim. Bir nevi kitap celladi olmustum. Aslinda karari baskalari veriyor, ben de bu kararin aktariciligini yapiyordum. Baslangiçta hosuma gidiyordu. Bir nevi otorite konumuna yükseldigimi saniyordum. Ben de az aptal degildim dogrusu... Ama bu kitabi okumak istiyordum. Amcayi üzmeden ona kitabiyla ilgili düsüncelerimi aktaracaktim.
Dieser Download kann aus rechtlichen Gründen nur mit Rechnungsadresse in A, B, CY, CZ, D, DK, EW, E, FIN, F, GR, H, IRL, I, LT, L, LR, M, NL, PL, P, R, S, SLO, SK ausgeliefert werden.