Insanoglu dünyada arzi endam ettigi günden beri duygu ve düsüncelerini dile getirme, fikirlerini baskalari ile paylasmanin yollarini aramistir. Tabii bir ihtiyaç olan bu hissi insanlar bazen bir magara duvarina resmettigi bir resimle, bazen bir demet çiçekle bazen de dilin sanata ve naif bir hâle büründügü siirle dile getirmistir.
Sekil ve muhteva yönü ile siir diger edebi türlerden farklilik arz ederken baharin kadem bastigi, tabiatin rengarenk hâl aldigi bir gün, aglayan bir çocugun hüzünlü hâli, vatandan cüdâ düsüp hasret çekilen an, tabiatin cezbedici bir kösesi gibi birçok durum saire ilhâm kaynagi olabilir. Sairin dilinden söz incilerinin dökülmesine vesile olabilir, onun his dünyasini harekete geçirebilir. Çogu zaman Akif'in;
Aglarim, aglatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârim!
ifadeleriyle dile getirdigi gibi bizler içimizde hurûsan hisleri söze dökmede âcizlik çekerken sâirler bu duygularini suhuletle ortaya koyarlar. Gönüllerimizin tercümani olurlar. Ibrahim Kuzi kardesimin kaleme aldigi "Tasmali Adalet" kitabi da bu vasiflara haiz bir eser.
Elbette bir siirin bahsettigimiz yönleri yaninda, yoluna bas koyulan hak davanin misralarda nesvünemâ bulmasi, bir sâirin dilinden misralara dökülmesi ayni yolun yolcularina, gönüldaslarina, sâirane ikram olacaktir. Kuzi'nin kitabinda yer alan ilk siiri dünyanin dört bir tarafina dagilmis, din, dil irk ayrimi gözetmeksizin bütün beseriyete bir pencereden bakan ve kucak açan fedâkâr hizmet erlerinin yer almasi çok anlamli ve dikkat çekici:
Yetmis iki milletle birlik oluyorsunuz
Gönül yamaçlarinda sölen kuruyorsunuz
Bikmadan, usanmadan insanlik diyorsunuz
Ak yolun yolculari, selâm olsun sizlere
Evet, onlari yani o Hizmet erlerini siz dünyanin her ikliminde görebilirsiniz. Ister Mogolistan steplerinde olsun ister Sibirya'nin dondurucu en kuytu köselerinde, isterse Afrika'nin kavurucu sicaginda, fark etmez, sâirin dedigi gibi ak yolun yolcularinin hedefleri hep aynidir: Hizmet
Muhabbet edersiniz durmadan gündüz gece
Çözülür sâyenizde insan denen bilmece
Hizmette kosarsiniz kadin erkek delice
Ak yolun yolculari, selâm olsun sizlere
1990'li yillarda Sovyetler Birliginin dagilmasi ile birlikte Hizmet Hareketi erleri tarihte benzeri çok az görülen fedâkârlik örnegi sergileyerek binlerce ögretmen, ögrenci ve is adami olarak Orta Asya'nin yolunu tuttular. Arkalarina bakmadan bir bavulla yolan çikan muhabbet fedâileri daha önce Orta Asya'dan batiya gelen Ahmet Yesevi'nin talebelerinin aksine batidan doguya hicret ettiler. Onlarin dünyevî hiçbir beklentileri yoktu. Sadece istedikleri rizâ-yi ilâhî idi. Kuzi'nin dedigi gibi çogu yeleli atlara binip gitti hicret yurtlarindan geri dönmedi:
Yeleleri alevden atlara binmissiniz
Hak yolda canlarimiz fedâdir demissiniz
Hicret diyarlarindan dönüp gelmemissiniz
Ak yolun yolculari, selâm olsun sizlere
Kutlu Nebi köyünden çikarildigi gün Mekke'ye dönüp "Beni senden ayirmasalardi buradan çikmazdim." der. Yüce Nebi gibi bu yolun yolculari hep zorlu imtihanlardan geçmis.
Kimisi mancinikla ateslere, kimisi kuyulara, zindanlara atilirken bazilarinin da canina kiyilmis. "Yolun Kaderi" hep ayni, bir tarafta zulmeden, diger tarafta zulüm karsinda dimdik duran hakikat erleri. Kuzi, asirlar degisse de tarihin tekerrür ettigine dikkat çekmis misralarinda:
Iki büklüm olduk sanci çekmekten,
Her yanimiz yara, dayak yemekten.
Ve mahrum ettiler kuru ekmekten,
Gönlümüze keder, âh u zâr yagdi.
Yüklediler yigin yigin dertleri,
Üstümüze saldilar namertleri.
Zindanlara kapattilar mertleri,
Bagimiza, bahçemize hâr yagdi.
Kuzi'nin siirlerinde dünyanin dört bir tarafina dagilan Hizmet erlerinin duygu ve düsüncelerinin bir sairin penceresinden görmek mümkündür. Misralarda gezinirken farkina varmadan bazen ümit, bazen hüzün kapinizi çaliyor. Siirlerine baslik olarak seçtigi "Hüzünlü Yillar", "Kemâle Dogru", "Baharli G...
Sekil ve muhteva yönü ile siir diger edebi türlerden farklilik arz ederken baharin kadem bastigi, tabiatin rengarenk hâl aldigi bir gün, aglayan bir çocugun hüzünlü hâli, vatandan cüdâ düsüp hasret çekilen an, tabiatin cezbedici bir kösesi gibi birçok durum saire ilhâm kaynagi olabilir. Sairin dilinden söz incilerinin dökülmesine vesile olabilir, onun his dünyasini harekete geçirebilir. Çogu zaman Akif'in;
Aglarim, aglatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârim!
ifadeleriyle dile getirdigi gibi bizler içimizde hurûsan hisleri söze dökmede âcizlik çekerken sâirler bu duygularini suhuletle ortaya koyarlar. Gönüllerimizin tercümani olurlar. Ibrahim Kuzi kardesimin kaleme aldigi "Tasmali Adalet" kitabi da bu vasiflara haiz bir eser.
Elbette bir siirin bahsettigimiz yönleri yaninda, yoluna bas koyulan hak davanin misralarda nesvünemâ bulmasi, bir sâirin dilinden misralara dökülmesi ayni yolun yolcularina, gönüldaslarina, sâirane ikram olacaktir. Kuzi'nin kitabinda yer alan ilk siiri dünyanin dört bir tarafina dagilmis, din, dil irk ayrimi gözetmeksizin bütün beseriyete bir pencereden bakan ve kucak açan fedâkâr hizmet erlerinin yer almasi çok anlamli ve dikkat çekici:
Yetmis iki milletle birlik oluyorsunuz
Gönül yamaçlarinda sölen kuruyorsunuz
Bikmadan, usanmadan insanlik diyorsunuz
Ak yolun yolculari, selâm olsun sizlere
Evet, onlari yani o Hizmet erlerini siz dünyanin her ikliminde görebilirsiniz. Ister Mogolistan steplerinde olsun ister Sibirya'nin dondurucu en kuytu köselerinde, isterse Afrika'nin kavurucu sicaginda, fark etmez, sâirin dedigi gibi ak yolun yolcularinin hedefleri hep aynidir: Hizmet
Muhabbet edersiniz durmadan gündüz gece
Çözülür sâyenizde insan denen bilmece
Hizmette kosarsiniz kadin erkek delice
Ak yolun yolculari, selâm olsun sizlere
1990'li yillarda Sovyetler Birliginin dagilmasi ile birlikte Hizmet Hareketi erleri tarihte benzeri çok az görülen fedâkârlik örnegi sergileyerek binlerce ögretmen, ögrenci ve is adami olarak Orta Asya'nin yolunu tuttular. Arkalarina bakmadan bir bavulla yolan çikan muhabbet fedâileri daha önce Orta Asya'dan batiya gelen Ahmet Yesevi'nin talebelerinin aksine batidan doguya hicret ettiler. Onlarin dünyevî hiçbir beklentileri yoktu. Sadece istedikleri rizâ-yi ilâhî idi. Kuzi'nin dedigi gibi çogu yeleli atlara binip gitti hicret yurtlarindan geri dönmedi:
Yeleleri alevden atlara binmissiniz
Hak yolda canlarimiz fedâdir demissiniz
Hicret diyarlarindan dönüp gelmemissiniz
Ak yolun yolculari, selâm olsun sizlere
Kutlu Nebi köyünden çikarildigi gün Mekke'ye dönüp "Beni senden ayirmasalardi buradan çikmazdim." der. Yüce Nebi gibi bu yolun yolculari hep zorlu imtihanlardan geçmis.
Kimisi mancinikla ateslere, kimisi kuyulara, zindanlara atilirken bazilarinin da canina kiyilmis. "Yolun Kaderi" hep ayni, bir tarafta zulmeden, diger tarafta zulüm karsinda dimdik duran hakikat erleri. Kuzi, asirlar degisse de tarihin tekerrür ettigine dikkat çekmis misralarinda:
Iki büklüm olduk sanci çekmekten,
Her yanimiz yara, dayak yemekten.
Ve mahrum ettiler kuru ekmekten,
Gönlümüze keder, âh u zâr yagdi.
Yüklediler yigin yigin dertleri,
Üstümüze saldilar namertleri.
Zindanlara kapattilar mertleri,
Bagimiza, bahçemize hâr yagdi.
Kuzi'nin siirlerinde dünyanin dört bir tarafina dagilan Hizmet erlerinin duygu ve düsüncelerinin bir sairin penceresinden görmek mümkündür. Misralarda gezinirken farkina varmadan bazen ümit, bazen hüzün kapinizi çaliyor. Siirlerine baslik olarak seçtigi "Hüzünlü Yillar", "Kemâle Dogru", "Baharli G...
Dieser Download kann aus rechtlichen Gründen nur mit Rechnungsadresse in A, B, CY, CZ, D, DK, EW, E, FIN, F, GR, H, IRL, I, LT, L, LR, M, NL, PL, P, R, S, SLO, SK ausgeliefert werden.