Cumhuriyet Bayramlarinin günlerini ve gecelerini sabahlara kadar ayakta geciren O, zevkli, keyifli ve neseli, iste O Atatürk. Yasaminin son Cumhuriyet Bayraminin gününü ve gecesini Dolmabahce Sarayinin bir odasinda ölüm döseginde gecirdi. Süzülmüs, takatsiz ve solgundu. Artik günleri degil, saatleri sayiliydi. Kesik kesik konusuyor, yanindakiler de onu oyalayacak sözler söylüyorlardi. Bir ara pencereden iceriye bol bir isik girdi. Elektriklerle donanmis bir Bogazici vapuru, sarayin rihtimina yanasacak kadar yaklasmisti. Vapurdan gelen alkislar, ölümün kanat gerdigi bu hüzünlü odanin yasli havasini dalgalandirdi. Üniversite gencleri tebrige gelmisler dediler. Isaret etti, kollarina girildi. Pencerenin yanindaki bir koltuga oturtuldu. Ayaga kalmak istedi, kaldirildi. Eliyle vapurdakileri selamladi. Görüldü mü bilmiyorum. Vapurda bir alkis tufanidir koptu. Yasa.. sesleri göklere yükselirken vapur da hareket etti. Dag basini duman almis marsinin ilk melodilerini isiten Atatürk, yanindakilere döndü. Takatsizdi, fakat gözlerinde hala zekanin ve güclü bir istencin isiklari parliyordu. Üzüntüsüz bir sesle, genclere, isiteceklermis gibi Bu bayramlar ve yarinlar sizindir, güle güle... dedi. Atatürk yatagina yatirildi. Kilic Aliyi sert bir öksürük tuttu, disariya firladi. Ben de ciktim. Odada bulunanlarin hepsi agliyordu. Ben de onlarin arasindaydim. -Sükrü Kaya-
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.