19,99 €
inkl. MwSt.

Versandfertig in über 4 Wochen
  • Broschiertes Buch

Birbirinden farkli ve carpici tezlerin yer aldigi bu eserde Ismail Kücükkilinc, gercek Milli Mücadelenin 1913-1918 arasinda cereyan ettigini, 1919-1922 arasindaki Mill Mücadeleninse gercek mücadelenin bir devami ya da tamamlayicisi hükmünde oldugunu ifade etmektedir. Kücükkilinca göre bugün artik resm tarihin Mill Mücadele tezi gecerliligini büyük oranda yitirmistir. Mill Mücadelenin Ittihadci bir kadronun, Ittihadci bir organizasyonu oldugu artik muhkem-i kaziye hükmündedir. Talat ve Enver Pasalar basta olmak üzere Ittihadci liderlerin harbin neticesinin belli olmasiyla yeni bir mücadelenin…mehr

Produktbeschreibung
Birbirinden farkli ve carpici tezlerin yer aldigi bu eserde Ismail Kücükkilinc, gercek Milli Mücadelenin 1913-1918 arasinda cereyan ettigini, 1919-1922 arasindaki Mill Mücadeleninse gercek mücadelenin bir devami ya da tamamlayicisi hükmünde oldugunu ifade etmektedir. Kücükkilinca göre bugün artik resm tarihin Mill Mücadele tezi gecerliligini büyük oranda yitirmistir. Mill Mücadelenin Ittihadci bir kadronun, Ittihadci bir organizasyonu oldugu artik muhkem-i kaziye hükmündedir. Talat ve Enver Pasalar basta olmak üzere Ittihadci liderlerin harbin neticesinin belli olmasiyla yeni bir mücadelenin hazirligina giristigi, pek cok yerde silah depoladigi, Dogudaki orduyu yeni mücadele icin dizayn ettigi, mahall Ittihadci liderlerin zaten tetikte bekledigi, Karakol basta Istanbul ve Anadolu merkezli tüm kuruluslarin Ittihadci karakterinin baskin oldugu yeteri kadar calisilmissa da Mill Mücadelenin Ittihadci kadronun Ittihadci organizasyonu oldugu seklindeki tespit resmin bütününü vermekten de uzaktir. Mill Mücadele, her seyden evvel milletin ve memleketin bekasi mefkresidir ve bunu temin eden de Balkan Harbi olmustur. Balkan Harbi kadar Ittihadcilarin kanini donduran baska bir hadise zikredilemez. Cünkü hemen hepsinin dogup büyüdügü ya da vazife yaptigi, Osmanli Devletinin Anadoludaki bircok yerden önce vatan yaptigi, nüfusunun mühim bir kismini salt Müslümanlarin degil etnik Türklerin teskil ettigi topraklar cok kisa sürede kaybedilmistir. Osmanli Devletine rengini, seklini veren, onu Rumeli-Balkan Devleti olarak gösteren bu topraklarin kaybi bir faciaydi, ancak oradaki nüfusun maruz kaldigi katliam ve tehcir, harp maglubiyetinin artik sadece toprak kaybina yol acmadigini, ayni zamanda nüfusun da mahvina, helakine yol actigini da göstermistir. Ittihadcilar, daha evvel hikaye seklinde dinledikleri bu katliam ve tehcir hakikatini bizzat yasayarak tecrübe ettiler. Artik geride, cogunun II. Mesrutiyetin Ilanina kadar görmegi Anadolu topraklari kalmisti. Anadolu son ilticagah, son istinadgahti. Sayet burasi da kaybedilirse artik yalniz toprak kaybedilmeyecek, savaslarla kirila kirila zaten cok az kalmis ve Anadoluda toplanmis bir avuc Müslüman da yok edilecekti. Ittihadcilarin bütün mücadelesi, hedefi beka kaygisini ve korkusunu izale idi. Onlar bunu basardilar. Iste gercek budur.