Tahirül-Mevlevnin Istanbula dair yazilarinin derlenerek bir bütünlüge kavustugu bu eser 1910 ile 1951 yillari arasinda dergilerde kaleme aldigi 40 yillik bir yazi birikimini okurlarimizla bulusturuyor. Tarih sirasina göre Beyanülhak, 1910, 1911, Sebilürresad, 1914, Mahfil, 1921-1925, Yücel, 1936, Bilgi Yurdu, 1938, 1939, 1940, Islam Yolu 1948-1951 dergilerinde yayimlanan bu yazilarin bazilari tefrika halinde yayimlanmis, bazilari da münferit yazilar olarak dergi sayfalarinda kalmis. Dergilerdeki yazilari disinda bu kitaba ilave edilen tarihi belirtilmemis bir yazma risale de Istanbulun Eski detlerinden basliligini tasimaktadir. Bu eseri meydan getiren yazilar yaklasik 40 yillik bir süreci de yansitmaktadir. Özellikle alfabe degisiminin etkilerinin görülebilecegi, Türkcenin izledigi seyri göstermesi bakimindan da ayri bir dikkatin konusu olabilecek bir eser. Kitabin ismine gelince... Kitabin adi Tahirül-Mevlevnin bu eserde gecen bir cümlesi Bahar Kadar Taze, Hayat Kadar Nazik. Istanbula yakistirdigimiz bu ifade Istanbulun mevcut hali göz önüne getirildiginde belki bazi okurlarimiza ironik gelebilir. Dogrusu bu satirlari yazan icin de öyle. Istanbul bizleri hak etmese bile bu tanimlamayi fazlasiyla hak eden bir sehir. Ve Istanbul, ufkunu kaplayan devasa beton kütleleri, aziz varligina saplanmis bir hakaret gibi sinesine cekiyor olabilir ve bizlere hal diliyle neler söyledigini tahmin etmek de zor degil. Ama biz en azindan onun hakkinin bahar kadar taze, hayat kadar nazik oldugunu kagit üstünde de olsa teslim etmek istedik.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.