Türkiye tarihinin teknik olarak yazimini, birtakim tezlerin teknik tenkidini yapanlar ecnebiler, yani tarih egitimlerini, tarihe bakis aliskanliklarini tamamiyla bu cevrenin disinda edinmis insanlar. Bu konunun üzerinde durulmasi gerekiyor. Türkiyede, Diyanet Isleri Baskanligi hükümet bünyesinin disina cikarilamaz, bu mümkün degildir; zaten dinen caiz degildir. Dinen caiz olmadigi gibi, pozitivist ve müspet dünya görüsüyle de mümkün degildir. Egitimi ve nüfusu gerileyen, sanayilesmesi cözülen, bütce kisintilariyla bogusan Avrupa 19. yüzyildaki beseriyet tarihi alanindaki üstünlügünü 20. yüzyilda muhafaza edememistir ve bu yüzyila da yorgun ve yasli girmistir. Türkiye ise bilhassa yüksek tahsilde kismen Amerikan yöntemlerini takip etti ve bu yöntemler de yararli oldu. Acikcasi bir Cumhuriyet tipi yaratamadik; yani Cumhuriyet kendi adamini yetistirememistir. Atatürk bazi örnekler ortaya koydu ama arkadan gelenler bunu sürdüremedi. Kendine Cumhuriyetci diyenler de dahil olmak üzere Cumhuriyet tipi insa edilemedi ve elbette bu maariflesmeyle ilgili bir meseleydi. Bizim gibi ülkelerde hicbir zaman ekstrem akimlarin taraftar bulmasi ve idareyi ele geciren insanlarin bile uc hareketler göstermesi mümkün degil. Konsensüs icinde olmak zorunda. Ayrica bakmak lazim, bu memleketin fundamentalist insanlari Irandaki gibi bir zümre yetistirmisler mi diye. Cumhuriyet, laik oldugunu söylüyor, tabii Islam dininde kurum olarak laiklik olmaz. Ama koymus ve bunu tatbik etmis. Bir kent kültürümüz var. Mesela Istanbul, müthis bir atilim yapti, ama Izmir altyapisi olmasina ragmen o derece egilim gösteremedi, cünkü iktisaden de gelisemiyor. Ankara, maalesef bütün sübvansiyon ve asilamalara ragmen asi tutmadi.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.